Kasım 01, 2007

aÇMaMaK GöZLeRiNi PuSLu SaBaHa...

Sensiz sessiz gecelerin karanlık sabahları
Neşesiz, soğuk ve puslu
Özlem yakarken dokunduğum her şeyi
Resmini tutamıyorum

Umutsuz bir aşkın kırılgan kollarındayım
Sıkıca tutsam kırılacak
Tutmasam ben düşücem
Böyle bir acı kimin kaderinde yazılı

Gözlerin uçsuz bucaksız bir dünyanın kilitli kapıları
Anahtarı kayıp
İçeri girecek olana sunacağı sınırsız zenginlik
Şevkat, aşk, sevgi, tutku, bağlılık
Aramak, bulmak yasak

Gidemeyeceğim kadar yakın bir tutsaklık
En yüksek dağın zirvesindeki çiçek kadar yalnız
Sorumlulukların birine yükleyeceği yük kadar ağır
Hapsoldum, bırakıldım, ezildim

O kadar yüksek çığlıklar attı ki yüreğim
Kulaklarım sağır
O kadar çok kelime döküldü ki dilimden içime
Artık dışarı çıkamayacak kadar gereksiz

Okyanusta kaybolan bir balık kadar çaresiz şimdi
Her yer aynı her yer tuzak
Sorular sisin içinde asılı kalan zerrecikler gibi
Cevaplar ise hiçbir zaman var olmadılar

Şimdi gidipte dönmemek var sonsuzluktan
Söküp dağlamak var yüreği tam ortasından
Uyuyup uyanmamak bir daha
Gözlerini hiç açmamak puslu sabaha…

Hiç yorum yok: